DEPRESYON
Hiçbir şeyden zevk almıyorum.
İşe yaramaz birisiyim.
İçimden bir şeyler yapmak gelmiyor.
Ben asla mutlu olamayacağım.
Sürekli ağlamaktan bıktım.
Hayatımda kimseyi istemiyorum.
Artık bu tersliklere tahammülüm kalmadı.
Bir şeyler başarabileceğimden emin değilim.
Kendime inancım kalmadı.
Bütün gün uyumak istiyorum.
Kimse beni anlamıyor.
Kimseyle konuşmak istemiyorum.
Hiçbir şeyin anlamı yok.
Depresyonun yaygınlığı dünya genelinde hızlı biçimde artmaktadır ve en sık yeti yitimine yol açan rahatsızlıklardan bir tanesidir. Doğal yaşamın bir parçası olan mutsuzluk ve üzüntü kavramları depresyon ile sıklıkla karıştırılabilmektedir. Birey olarak yaşamımızın bazı dönemlerinde mutsuz veya üzüntülü hissedilebilir. Özellikle kriz dönemlerinde (ayrılık, taşınma, kayıp ve yas, işini kaybetmek, başarısızlık, fiziksel hastalık durumları gibi) ve duygusal yoğunlukların arttıkları dönemlerde hayatın normal akışı içinde bireylerin geçici bir süre kendilerini mutsuz, gergin, bitkin veyahut üzüntülü hissetmeleri normal olarak karşılanabilir. Ancak bu durum süreklilik haline gelmişse ve günlük yaşamın işlevselliğini bozuyorsa artık depresyondan bahsetmenin ve önlem almanın vakti gelmiştir diyebiliriz. Geçici bir ‘hüzün’ durumundan farklı olarak depresyondaki kişiler yoğun psikolojik rahatsızlık çekmelerinden dolayı yaşamdan keyif alamazlar, hayatlarını yeterince kaliteli yaşayamazlar, yaşamı devam ettirebilmek için gerekli enerji ve motivasyonu beslenme gibi temel ihtiyaçlarda bile azalmıştır, hayatın anlamı kalmamıştır, geleceğe yönelik ümitsizlik hisleri baskındır, artık hayal kurmazlar ya da planlar yapmazlar, zihinleri sürekli çektikleri acıya odaklanır. Bu kişilerin aile birliklerini sürdürmede de genellikle problemler ortaya çıkar. Çocuklarıyla yeterince ilgilenemezler, iş yaşamlarındaki üretkenlikleri giderek azalır, eşleriyle paylaşımları azalır. Ek olarak çevrelerinden, dostlarından uzaklaşmaya başlarlar, sosyal aktivitelere katılmazlar, zamanlarının çoğunluğunu yalnız geçirmeyi tercih ederler. Düşünce yapılarında negatif yaklaşımlar baskıdır, sürekli olarak mutsuzluk, gerginlik, korku, keyifsizlik gibi negatif duygular hakimdir, fiziksel ağrıları ortaya çıkmaya başlar. Depresyon intihar için en önemli risklerden birini oluşturmaktadır. Depresyondaki kişilerin kendine zarar vermekten söz etmeleri aynı zamanda bir yardım çağrısı olarak görülmelidir ve asla ihmal edilmemelidir. Depresyonun Tedavisi İlaç Tedavisi: Özellikle orta ve ağır şiddetteki depresyon hastalarında ilaç tedavisi oldukça etkili olabilmektedir. İlaç tedavisi nispeten daha hızlı rahatlama sağlayabilir. Günümüzde kullanılan antidepresan ilaçlar yan etki bakımından oldukça güvenlidir. Sıklıkla zannedilenin aksine antidepresanların bağımlılık yapma riski bulunmamaktadır. Depresyonun şiddetine ve depresif dönem sayısına göre tedavi etkinliği ve süresi değişir. En önemli nokta ise depresyon tedavisinde ilaç kullanımına asla kendi başına karar vermemek gerekir. Her bireyin nasıl ki kişilikleri farklıysa onlara uygulanılacak tedavi ve ilaçlar değişkenlik gösterebilmektedir. Bu sebeple ilaç kullanıp kullanılmaması ya da hangi ilaçların kullanılması kararının ve tedavi düzenlenmesinin mutlaka bir psikiyatrist tarafından yapılması tedavinin başarılı olabilmesi ve bireye dönüşü mümkün olamayan zararlar vermemesi için zorunludur. Psikoterapi: Hafif şiddetli depresyonlar ilaç tedavisi gerekmeksizin sadece psikoterapi ile düzelme gösterebilmektedir. Orta ve ağır şiddetteki depresyonlarda ise ilaç tedavisi ile birlikte psikoterapi uygulanması iyileşme oranlarını arttırır. Yeni depresyon atakları gelişmesini engeller. Psikoterapi kişinin sıkıntılarının nereden kaynaklandığını anlamasına, yeni davranış kalıpları geliştirmesine ve değişmesine yardım eder. Destekleyici psikoterapi, psikanalitik psikoterapi, bilişsel davranışçı psikoterapi yöntemleri kullanılabilir. |